23 Kasım 2008 Pazar



Dün akşam bir film izledim. Amelie,
Amelie ailenin tek çocuğu, anne ve babası oldukça kuralcı ve şekilci olduğundan içine kapanık bir çoçuk olarak büyümüş ve annesini 6 yaşında kaybetmiş, büyüyor Amelie ve bir lokantada garson olarak çalışıyor. Hayal dünyası o kadar gelişmiş ki kimseyle konuşmaksızın içinde birçok olayları yaşayıp, mutlu oluyor, bazen hüzünlenip ağlıyor.

Elindeki kolonya kapağı yuvarlanıp duvara çarpıyor, ve kırılan fayansın arkasında bir kutu buluyor. Bir çocuğun siyah beyaz fotoğrafı, minik bisikletli oyuncaklar vs. İçinde bir iyilik yapma içgüdüsüyle bu kutuyu ne pahasına olursa olsun ait olduğu kişiye ulaştırmak istiyor. Apartman sakinlerinden bu evde daha önce oturan insanı bulmak için yardım istiyor. O isimde onlarca insan var, ama yılmıyor Amelie herkesle birebir konuşuyor, kutunun asıl sahibini bulunca kutuyu ona kendini göstermeden bırakıyor. Adam yalnız yaşayan biri, kutuyu açınca çok duygulanıyor, ağlıyor, ve yakınlarında olan Ameli'ye dönüp, benim çok güzel bir çocukluğum geçti gidip kızımı ve torunumu bulacağım ve bundan sonraki yaşamımda onları mutlu etmeye çalışacağım diyor. Amelie de ağlıyor.

Yaptığı iyiliğin karşılığını manevi olarak hisseden amelie bu yönde yaşamaya devam ediyor.

Mesela yaşadığı apartmanda kalan yaşlı ve kemikleri cam gibi kırılabilen ve bu yüzden hiç evinden çıkmayan bir adama konuk oluyor. Adam yirmi yıldır her yıl bir yağlıboya tablo yapıyor. Sanatı konusunda birbirleriyle konuşuyorlar. Arkadaş oluyorlar. Kız adamı hayata karşı motive edecek kısa filmler yolluyor adama.

Manavın bir kolu olmayan özürlü çırağına olan kötü davranışlarını hazmedemiyor. Aynı apartmanda oturuyorlar. Bir gün manavın evinin anahtarının üzerinde olduğunu görüyor. Bir yedek yaptırıyor. Devamlı çırağını yavaş olduğundan şikayet eden manavın evinde minik değişiklikler yapıyor.

Manavın kapı kolunu değiştiriyor. Tokmağı içeri alıyor kolu dışarı, kapalı terliklerini bir numara küçüğü ile değiştiriyor. Odasındaki abajurun elektrik teline bir topluiğne batırıyor. Ve elektrik açılınca patlıyor. İçkisinin içine tuz koyuyor. Manav devamlı uzaktaki annesini telefondaki sabitlediği 1 tuşuna basarak arıyor. O numaraya psikiyatri merkezinin telefonunu kaydediyor. Manav telefonu açınca karşısında psikiyatri merkezini buluyor.

Sonuçta o kendine çok güvenen ve çırağını beğenmeyen adam işini yapamaz oluyor. Tabi çırak işinde mükemmelleşiyor. Herkes de onu çok seviyor. Alış verişler artıyor.

Başka bir dairede kocasına yıllarını vermiş ama ihanete uğramış bir kadının kocasından aldığı eski mektupları okuyor kadın Amelie'ye. Kadının kocası uçak kazasında ölmüş, hem ihaneti kendine yediremiyor. Hem de kocasını seviyor.

Bu kadının da eski mektuplarından kesip biçip yapıştırıp yeni bir mektup yapıyor. Sonra mektubu eskiterek uçak şirketi tarafından kadının evine postalıyor. Mektupta kocanın kadını ne çok sevdiği ve ona yaptıklarından dolayı özürleryer alıyor. Yıllar sonra gelmiş bu mektup kadının bu kısırdöngü hayatından çıkmasını sağlıyor.

Babasına gidip geliyor, babası sabit fikirli bir insan, yıllar önce işinden emekli olurken ona verilen cüce heykelini boyayıp karısının mesarına dikiyor. Kız her defasında babasına seyahat etmesini yeni yerler görmesini söylüyor bunun ona iyi geleceğini bildiriyor Ama adam yerinden kıpırdamıyor. Bir gece babasının kaldığı eve gelip cüceyi annesinin mezarından çalıyor. Adam cüceyi göremeyince bu işe akıl erdiremiyor. Bir süre sonra cücenin Moskova Kızıl meydanda çekilmiş fotoğrafı geliyor babasının eline, bir süre sonra İngiltere Özgürlük anıtı ile, bir süre sonra Amerika, daha sonra İtalya. Baba yine akıl erdiremiyor.

Çöpçatanlık yapıyor bazen.

Takıntıları olan okuldan arkadaşının takıntısını ortaya çıkarıyor. Otomatik fotoğraf çeken kulübesinde yırtılmış fotoğrafları toplayıp kolleksiyon yaptığını görüyor arkadaşının. Yırtılan fotoğraflar aynı kişiye ait, ama fotoğrafları çektirip niye yırtıp attığını çözemiyor arkadaşı. Hayatını bu işi açıklamak için sıkıntıya sokuyor. Amelie bu fotoğrafın sahibini arıyor ve bir gün buluyor. Meğer bu adam bu otomatik fotoğrafhaneler bozulunca gelip tamir eden biriymiş ve test için fotoğrafını çekip yırtıyormuş. Bu takıntıdan da kurtarıyor arkadaşını

Ama amelie yalnızlık çekiyor, evde kek yapacakken hamur kapartma tozunun olmadığını görüyor ve hayalinde arkadaşının ona hamur kabartma tozu aldığını hayal ediyor. Biraz sonra arkadaşı geliyor Amelie kapıyı açmıyor ama arkadaşı tekrar geleceğini söylüyor, aynı binada oturan yaşlı cam kemikli adam da kıza bir kısa film göndermiştir. Fırsatları kaçırmamasını söylüyor. Aslında kendi kendine mutlu olan ve başka kimseye ihtiyacı yokmuş gibi davranan Amelie fikrini değiştirip kapıyı açıyor ve karşısında yalnızlığını paylaşacak arkadaşını buluyor.

Babası uzun seyahatlere çıkıyor, Amelie yaptığı iyilik ve güzelliklerin karşılığını alıyor, Sabrının ve yardımseverliğinin geri dönüşlerini mutlulukla yaşıyor.

9 Kasım 2008 Pazar


Şartlarınızın büyük bir kısmı sadece algıdır. Herhangi bir soru sormaksızın kabul edilmiş, kendi kendinize empoze ettiğiniz sınırlardır. Kutunun içinde kalmak demek, kendi sınırlarınızın içinde kalmak demektir. Bir kuantım atılımı yapabilmeniz için birkaç sınırı aşmanız gerekebilir. Zihninizin aşina olduğu güvenli yerlerden uzaklaşarak daha önc e hiç gitmediği yerlere ulaşabilmesi için esnetilmesi gerekir.

Kuantum Düşünce Yöntemi Kitabından-James J.Mapes