3 Ekim 2009 Cumartesi

YUMURTA BÜYÜKLÜĞÜNDE TOHUM



Bir gün çocuklar hendekte oynarken yumurta büyüklüğünde, ortası yarık, daha çok tohuma benzeyen bir şey buldular. Oradan geçmekte olan biri çocukların elinde bunu gördü ve beş kapik verip satın aldı. Şehre götürüp, az bulunan birşey diye Çar'a sattı. Çar bilgeleri çağırıp bu şeyin ne olduğunu söylemelerini istedi. Bilgeler düşündüler, taşındılar ama bu şeyin ne olduğunu bir türlü bilemediler. O sırada, pencere kenarında duran bu şeyi, bir tavuk pencereye zıplayarak gagalamaya başladı ve ortasını oydu. İşte o vakit orada bulunan herkes, bu şeyin bir tohum olduğunu anladı. Bilgeler Çar'a nesnenin buğday tohumu olduğunu söylediler.

Çar şaştı kaldı. Bilgelere, bu tohumun ne zaman ve nerede yetiştiğini öğrenmelerini emretti. Onlar da kitapları karıştırdılar, uzun uzun düşündüler ama hiçbir şey bulamadılar. Çara gelip dediler ki:

-Malesef, bu şey hakkında bir şey bulamadık. Kitaplarda da buna dair bir şey yazılı değil. Köylülerden sormak gerek. Bu tohumun ne zaman, nerede ekildiğini belki ihtiyarlardan bilen olur.

Çar, ihtiyar bir köylünün huzuruna getirilmesini emretti. Hemen bir ihtiyar bulup Çar'a getirdiler.

Koltuk değneklerine dayanarak güç bela yürüyen bir ihtiyar huzura geldi. Çar tohumu ona gösterdi. Fakat ihtiyarın gözleri iyi görmüyordu. Bu yüzden biraz gözlerinin, biraz ellerinin yardımıyla tohumu inceledi.

Çar:

-Dedeciğim! Bu tohumların nerede yetiştiğini biliyor musun? Sen, tarlana böyle bir buğday ektin mi? Yahut, ömründe hiç böle bir şey satın aldın mı? dedi.

İhtiyar sağırdı. Bu yüzden denilenleri zorlukla işitip anlayabildi. Sonra dedi ki:

- Hayır, tarlama böyle bir buğday ne ektim, ne de biçtim. Satın da almadım. Ben hep küçük tohum alırdım. Fakat babamdan bir soralım. Belki o böyle bir tohumun nerede yetiştiğini bilir.

Çar, ihtiyarın babasını çağırtmak için hemen bir adam yolladı. İhtiyarın babası bir değneğe dayanarak Çar'ın huzuruna çıktı. Çar ona da tohumu gösterdi. İhtiyarın gözleri oldukça iyi görüyordu, tohumu adamakıllı inceledi.

Çar: İhtiyar, bu tohumun nerede yetiştiğini biliyor musun? Sen, tarlana böyle bir tohum ektin mi? Yahut da ömründe hiç böyle bir tohum aldın mı? diye sordu.

İhtiyarın babası biraz ağır işitiyordu. Fakat yine de oğlundan daha çabuk anladı:

-Hayır, dedi. Ben böyle bir tohumu ne ektim, ne de biçtim. Herkes kendi ekmeğini yapardı. İhtiyaç olunca da aralarında paylaşırlardı. Böyle bir tohumun nerede yetiştiğini bilmiyorum. Bizim zamanımızda tohumlar bugünkülere göre daha büyüktü ama böylesini görmedim doğrusu. Babamın anlattığına göre, onların zamanında bugünkünden daha iyi, daha iri buğdaylar yetişirmiş. Bir de ondan sormalı.

Bunun üzerine Çar bu ihtiyarın da babasını çağırtmak için adam gönderdi. Adamı bulup Çar'ın huzuruna getirdiler. Adamcağız bir değneğe ihtiyaç duymadan, gayet iyi yürüyordu. Gözleri oldukça iyi görüyor, kulakları da iyi işitiyordu. Konuşması da gayet düzgündü. Çar ona tohumu gösterdi. İhtiyar tohumu evirip çevirdi, ona iyice baktı ve:

-Çoktandır bu buğdayları göremez olmuştum, dedi.

Sonra tohumu dişiyle ısırdı. Bir parçasını ağzına alip çiğnedi.

-Evet, evet o, dedi.

Çar:

-Anlat bakalım ihtiylar, dedi. Bu buğday ne zaman nerede yetişirdi. Tarlana böyle bir tohum ektin mi? Yahut böyle bir tohum satın aldın mı?

İhtiyar dedi ki:

-Bizim zamanımızda bu buğdaylar her yerde yetişirdi. Bunlarla hem kendimiz beslenir, hem de başkalarını beslerdik. Böyle tohumları eker, böyle buğdayları biçer ve hemen ekerdik.

Çar:

-Söyle bana ihtiyar, dedi. Sen eker miydin, yoksa satın mı alırdın?

İhtiyar gülümseyerek:

-Bizim zamanımızda, ekmeğini alıp satmak gibi bir günahı işlemek kimsenin hatırına gelmezdi. Hiç kimse para mara bilmezdi. Herkesin kendine yetecek kadar ekmeği vardı, dedi.

Çar ona sordu:

-Öyleyse söyle bana ihtiylar. Bu buğdayları nerede ekendin, tarlan neredeydi?

-Bizim zamanımızda toprak Tanrı'nındı. Nerede çift sürersem orası tarlam olurdu. Toprağı paylaşmak yoktu o zamanlar. Hiçkimse "Benim Tarlam" demezdi. Yalnızca emek için "Benim" kelimesi kullanılırdı.

Çar:

-İhtiyar! Senden iki şey daha soracağım. Birinci sorum şu: Böyle buğdaylar eskiden yetişiyordu da şimdi niye yetişmiyor? İkincisi de şu: Torunun iki değnekle, oğlun bir değnekle yürüyor da sen niçin böyle sapasağlamsın, gözlerin cam gibi parlak, dişlerin sağlam, konuşman açık ve düzgün? Dedeciğim bunların nedenlerini anlat bana.

İhtiyar; Çar'a şöyle cevap verdi:

-Bunun nedeni şu: İnsanlar kendi işleriyle uğraşarak yaşamayı bıraktılar. Başkalarının işleriyle uğraşıp, başkalarının haklarına göz diker oldular. Eskiden, bugünkü gibi yaşanmazdı. Tanrı'nın emirleri ne ise onun doğrultusunda yaşanırdı. Herkes kendi işiyle uğraşır, başkalarının işine göz dikmezdi.

Tolstoy-Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli