19 Haziran 2009 Cuma

ADA'LAR


İstanbulun iki büyük adasına giderken, martı kuşları arkadaşlık ettiler, meğer alışmışlar tekneden atılan ekmeklere havada kapmaya uğraşırlarken çıkardıkları sesler şen gülücükleri andırıyordu.

İnsan doğayla bir bütündü, daha önce teknenin içinde iken onları fark etmemiştik. Kalabalık olup da teknenin en üst kısmına çıktığımızda martılar hoşgeldin dediler, pırıl pırıl mavi gök, beyaz bulutlar, denizin kokusu sarmaladı bizi, birden ruh halimiz değişti. Bir saatten fazla süren yolculuğun nasıl bittiğini anlamadık.

Heybeliada'da kıpkırmızı açmış nar çiçekleri arasından değirmen burnundan fotoğraflar aldık, deniz bir o kadar mavi, yeşil bir o kadar yeşil, ve nar çiçekleri çok alımlıydı.

Büyük ada'nın egzoz dumanı olmayan mavi yeşil dinginliği karşıladı bizi sonra, faytonla çıkılan Aya Yorgi kilisesi yolunda çiçekli bahçeli evler gördük,

Gürültülü ve kalabalık şehir hayatının karmaşasından sonra yapılan hafta sonu gezisi bize çok uzun ve dinlendirici geldi.

Eğer İstanbul'da iseniz kesin gidin, yok uzaklarda iseniz, mutlaka bir gün yolunuzu düşürün Adalar'a.




2 Haziran 2009 Salı

VARLIĞIMIZ GİBİ



"Ellerimize dikkat edin. Sürekli açılıp kapanır parmaklarımız. Tutar ve bırakır, bırakır ve tutarız. Bir içe bir dışa. Yumruğumuzu sıktıktan sonra mutlaka açarız. Öyle olmasaydı felçli gibi olurduk. Varlığımız da böyledir. Bir an gelir açılır, bir an gelir kapanır. Kah sıkışır yüreğimiz, kah ferahlar.

Bu tezat gibi görünen haller varlığın özüdür. Kanat çırpan kuşlara bakın. Kanatlarının nasıl hareket ettiğine dikkat buyurun, bir aşağı bir yukarı.

Bir hüzün, bir saadet. Böyledir hayat. Hoş bir kararda, ahenk içinde, dengede."

Elif Şafak/Aşk