14 Temmuz 2009 Salı

yağmur ve gölcük





Hiç üzerinden buğular kalkan bir göl görmemiştim. Bu durumun hiç göremeyeceğim bir doğa harikası olduğunu düşünürdüm.

Öyle değilmiş, bir yaz yağmuru bu büyülü ortamı oluşturabiliyormuş,

Belki göl de sıkılmıştı, bunalmıştı sıcaktan tıpkı bizler gibi, belki keyfi yoktu, olağan bir günde hepimiz için, piknik yaptık, koştuk, yürüdük, fotoğrafladık gölün pürüzsüz yüzünü.

Herşey aynıydı. Ne zaman ki bulutlar kapladı gökyüzünü, çam ağaçları bu durumdan gayet memnun koyu yeşil mor karışımı gülümsediler gökyüzüne, rüzgar da arada kendine getirdi, hem ağaçları hem bizi,

Derken minik minik başlayan yağmur krater gölünün üzerinde kasırga gibi esti, olağan herşey sona ermişti. Ne yapacağımızı bilmeden son anda yetiştiğimiz yapay kamelyanın altınta birçok insan ilk defa birbirimizin farkına vardık,

Gidecek bir yerimiz yoktu, hepimiz orda hapsolmuştuk, ama kimse şikayet etmiyordu, tabiatın ihtişamını izliyorduk, yağmur şiddetle yağıyor, daha ne kadar böyle devam edeceğini kestiremiyorduk, belki bir sel bile olabilirdi.

Ya da yıldırım düşebilirdi. Birbirini hiç tanımayan insanlar arasında küçük sohbetler başladı. Arta kalan yiyecekler paylaşıldı, karpuzlar çocuklara uzatıldı, büyüklere birer bardak çay ikram edildi.

Yağmur bizi bir araya getirdi. Göl ise çok mutluydu sanırım. Yağmur dindiğinde kendine ikram edilen suyu yolluyordu o da gökyüzüne buhar olarak.

Paylaşmak güzeldi.