31 Mart 2008 Pazartesi
30 Mart 2008 Pazar
HAYATI RENKLERİNİZLE BOYAYIN
İster sarı, kırmızı ya da mavi, hangi rengi seviyorsanız onla boyayın hayatınızı.
“Aman niye böyle boyadın” diyenlere
“Öyle istedim” deyiverin
Rutinden çıkmak mı istiyorsunuz. Çıkın O zaman
Yeter ki sizi anlatsın yaptıklarınız.
Ruhunuza bir güzellik yapın, beden yaşlanır ama ruh ne yaşlanır ne de eskir. Bir çocuk gibi coşkuyla mı yaşamak istiyor, bırakın öyle yaşasın.
Kendinizi nasıl mutlu hissediyorsanız öyle yaşayın.
Başka insanların hayatı gibi yaşamak Özgür bir ruha ağır gelebilir.
Sabah işe akşam eve hayatı olan insanların rutinlerini bozmaları iyi bile gelebilir kimisine
Bir gün akşam eve yarım saat geç geleceğinizi bildirin, yolunuzun üzerinde olup da uğramadığınız bir dosta uğrayın.
Ya da evinize bir mesafe önceden araçtan inip, yürüyerek gidin.
Hayatın rutin grisinin içine biraz pembe katıverin bakalım neler hissedeceksiniz.
Bazı insanları ise değişiklik rahatsız edebilir. Onlarla aranızda fark vardır. Onlar sizdeki ışığı görmeyebilirler YA DA siz onlara sıra dışı geliyorsunuzdur.
Neyse sözüm rutin yaşantılarından ayrılmak istemeyenlere değil zaten,
Rutini bozulan insanlar huzursuz olurlar ve sonra mutsuz. Çözüm üretmekte zorlanırlar ya da öyle görünürler.
Hayatı size geldiği gibi kabul ederseniz, fikirleriniz özgür kalır, Odaklarınızı değiştirir ve değişenleri görme yeteneği kazanırsınız.
Rutin insanlar ise nasıl yaşarlar biliyor musunuz.? Örneği alır ve aynısını uygularlar.
Oysa özgün insan Örneğe bakar, ondaki farkı görür, değiştirir, kendi hayatına uygular, kendini yansıtır.
Kendini yansıttıkça kendi iyileri, kendi doğruları, kısacası kendi çizgisi olur.
Rutinde yaşayan insanlar için ise başkalarının doğruları vardır. O, kendisine “İYİ İNSAN” desinler diye yaşar. Samimi duygularını köreltmiş, hatta unutmuştur.
İçtenlik, samimiyet, dürüstlük,
Kendi kendimizle baş başa kaldığımızda da, insanlarla olduğumuzda da bu ilkelerimizi koruyabiliyorsak, yani kısacası ÖZÜN SÖZÜN BİR İSE
SEN KENDİNLE BARIŞIKSIN DEMEKTİR.
Kendine barışık insan çevresine de barışıktır. Kendisine saygı duyduğu için başkasına da saygı duyar. Kendi duygularını kalıplara sığdırmadığı gibi, insanları da kalıplara koymaz.
Kendine uyanı alır, uymayanı bırakır ZORLAMAZ HAYATI.
KISACASI “KENDİSİ OLUR”.
nilüfer çiceği-30,03,2008
29 Mart 2008 Cumartesi
24 Mart 2008 Pazartesi
23 Mart 2008 Pazar
ARİSTO MANTIĞI
22 Mart 2008 Cumartesi
13 Mart 2008 Perşembe
Sen olmak isterdim. İyileştiren olmak, pak eden olmak, söndüren olmak, can’ı besleyen olmak, can olmak, tarafsız olmak renksiz/tatsız olmak gibi, herşeye kucak açmak her rengi taşır gibi… Şifamsın…
Seni seviyorum… Sen olmak, seninle olmak isterdim ey su… Susuzluğum hasretindir…
Hayatın bu kürek mahkumu yorgunluğunu taşıyamadığım zamanlar bir anda uçmak senin gibi, ne güzel olurdu. Ruh hafifliğinde tavaf etmek, tavaf etmek, tavaf etmek… Şehirlerden yükselen yılgın nefesleri katıp önüne serin sabahlar bırakmak.
Çocuk gülücüklerine kar olup yağmak, bir çiğ tanesi güzelliğine bürünmek, hayat ne kadar değişse de, haller ne kadar değişşe de özünde aynı kalmak…
Kinli hançerlerden damlayan kanları bile alıp bağrına usul usul, bilge bilge yürümen, çok bilmenin büründüğü sırlı sessizliğe bürünmen. Endamınla ağır ağır süzülmen ey su.
Boşuna değil eskilerin “derdini suya söylersen o getürür Allaha” demeleri. Senden başkası var mı ki ademlerin derdlerine dayanabilsin. Dinlesin dertleri de taş çatlamasın, ağaç kurumasın, insan sararmasın.
Sense sabırla dinleyip, katarsın bilgeliğine herşeyi. Belki konuşursun da, derde dertlenirsin, “su” dersin, su dilini, şu dilini ögrenmeyi istemez mi insan."Sızıyı gideren su / suyun sızladığını kimseler bilmez...*". Ey su, can/su.
Gözlerimi aldı su
Düşlerime daldı su
Beni aşka saldı su
Yakan tadın kaldı su.
Elinden tutsam suyun
Canından tutsam suyun
Sıcağını duysam suyun
Cana vuslat olsun su.
Ne cenkler efsanedir sesinde, nice firakler yansıdı yüzüne, nice vuslatlara şahitsin. Bak şurda Aliş ile Züleyha destanı bir keder gibi acıtıyor çağlayışını.. Fakir ümitler, çocuk ağlamaları, şahların dünya düşleri, aşıkların sırları maviye boyadı seni ağırlığında... Onun için bu hüzünlü yürüyüşün, onun için aynı düşler aynı sırlar her yudumunda insanların.
Şimdi ılgaz dağlarının ıssız göllerinde yüzüne hilal düşmüştür, için için kıpırdamaktasındır... Rüzgar yüzünde üfül üfül çocuk öpücükleri... Zerreler bedenımde kıpır kıpır dalgalanır hilalle. Yıldızlar göz kırpar...
Görkemli yalnızlıklar büyütür kendini uzak diyarlarda... Sesindeki musiki tanınmaz, kimse bilmez gizli kalmışı. Ne aradığını bilmeyenlerin sessiz ruhlarında bir canhıraş çığlıktır hep: “su... su... su...”
Bense en şehirli halimi takınıp seni seyrederim... Adımlarımı kendi haline bırakırım sokaklara. Bir sen kalırsın bende, bir de susuzluğum...
Cana hasret kaldı can / Suya hasret kaldı su
Cana hasret kaldı su / Suya hasret kaldı can.
İsmet Özel
8 Mart 2008 Cumartesi
ÖNCE BEN
Hayat bizleri öyle şekillendirdi ki, "kendim" demeyi unuttuk.
Sorumluluk alarak yetiştik, sevgiyi saygıyı öğrendik ailemizde, doğru olmayı, dürüst olmayı, düzgün insan olmayı öğrendik. Ailemize ve çevremize faydalı olmaya çalıştık.
Helal kazanmaya, israf etmemeye, yardıma ihtiyacı olana el uzatmayı öğrendik, dünya telaşımızın içinde üstümüze düşenleri yaptık. İyi evlat, öğrenci, çalışan olmak için uğraştık.
Damlaya damlaya göl olur atasözü bizi anlattı bazı zamanlar,
Sıkıntımızı üzüntümüzü açığa vurmak bize göre değildi belki, üzülenle üzüldük, ağlayanla ağladık.
Hüznü erdem zannettik, halbuki gülümsemek erdem imiş.
Üzüntü damlaları biriktikçe mutsuz olmayı sınadık.
Mutlu olmak için "ÖNCE BEN" deneceğini öğrendik.
Meğer ne kolaymış yaşamak, ne rahatmış hayat, ne güzelmiş dünya
Önce kendimi sevdim seveli insanları daha fazla sever oldum
Önce kendime değer verdim vereli diğer insanları daha iyi anladım
Önce kendim için yaşayınca çevreme daha mutlu baktım
Belki bencil bulacaksınız beni, ama hiç öyle değil
Önce ben diyeli, beni mutlu etmeye çalışalı dünya daha bir renklendi
Kendime dönünce yeteneklerimi keşfettim. Kendi özgünlüğümü hissettim
Tabii ki "vesile"lerim vardı bu yolda. Onların duacısıyım.
Sizden "Önce Ben" demenizi istiyorum. Siz kendinizi farkedince diğer bireyleri ve onların özgün'lüklerini de farkediyorsunuz.
nilüferçiçeği-08.03.2008
7 Mart 2008 Cuma
Yaşama Anlam Ve Boyut Katan İki şeyin önemi
İki şey "Kalitesiz İnsan" ın özelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
İki şey yanlış yapmanı engeller :
1 - Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek
İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalıklığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey insanı "Nitelikli İnsan" yapar :
1- İradeye Hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak
İki şey "Ekstra Değer" katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık
İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve herşeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek
İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübaġla, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak
İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)
(Alıntı)
İki şey "Kalitesiz İnsan" ın özelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
İki şey yanlış yapmanı engeller :
1 - Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek
İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalıklığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey insanı "Nitelikli İnsan" yapar :
1- İradeye Hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak
İki şey "Ekstra Değer" katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık
İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve herşeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek
İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübaġla, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)
(Alıntı)
5 Mart 2008 Çarşamba
2 Mart 2008 Pazar
YANKI
Küçük kız babasıyla kırda geziniyordu. Birden ayağı takıldı ve düştü. "Ahhh" diye bağırdı. Bir
"Ahhh"
daha duydu. Kalktı ayağa dönüp etrafına baktı.Babasından başka kimse yoktu. Endişeyle bağırdı bu defa "KİMSİN"
cevap "KİMSİN", kız sinirlenmişti,
"Sen Bir Korkaksın Çık Saklandığın Yerden"
Ses Geldi "SEN BİR KORKAKSIN...."
Kız öfkeyle babasına döndü bu durumu anlamak istiyordu.
Babası dağlara doğru yüksekçe seslendi. "SEN MUHTEŞEMSİN"
Cevap "SEN MUHTEŞEMSİN"
Kız şimdi de gülmeye başladı. Baktı babasına öylece,
Buna "YANKI" denir. Ama aslında "HAYAT"tır.
Hayat daima sana, senin verdiklerini geri verir.
Hayat yaptığımız davranışların aynasıdır.
"Alıntı"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)