28 Haziran 2008 Cumartesi

HAYATTAN NE ÖĞRENDİM....




Ağır bir ÖSS sorusu gibiydi Esquire dergisininki... "Hayattan ne öğrendiniz?"
Verilen süre içinde aklıma gelenleri aşağıda yazdım.
Yanlışların doğruları götürmeyeceğini umuyorum:
* * *
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
* * *
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
* * *
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
* * *
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
* * *
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
* * *
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
* * *
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
* * *
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini...
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
* * *
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
* * *
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
* * *
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
* * *
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
* * *
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
* * *
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim


Kim yazdı ise eline sağlık - alıntı

22 Haziran 2008 Pazar

RUHU GENİŞ OLMAK,


Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonra dünyayı içine sığdırabilir

Stefan Zweig

15 Haziran 2008 Pazar

EFES, MERYEM ANA, ŞİRİNCE

Birbirine mesafe olarak yakın ve bir o kadar farklı ortamlar, Efes'in halk kütüphanesi, Meryem Ana Evinin huzuru ve Şirince Köyünün doğal güzellikleri bir araya gelince multi-vitamin oluyorlar.

Üç günlük 19 Mayıs tatil gezimiz bize sanki çok uzun bir süre ve birçok yer görmüş duygusunu tattırdı.

Seyahat için çok talep olduğundan otobüs bileti bulamayınca trenle seyahate karar verdik। Biraz uzun ama pek de güzel oldu.


Efes gezimizin güzel geçmesinde yanımızda bulunan Veysi Bey'e eşine ve ailesine, aracıyla bizi neşeli ve güvenli bir yolculuğa çıkaran İzmir/Kemalpaşa'lı Mesut Bey'e de ayrıca teşekkür etmeliyim.

İzmir ili Selçuk ilçesi sınırlarında bulunan Efes'in İsa'dan önce 2000 yılından beri var olduğu biliniyor. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş, Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş.

Celsus kütüphanei MS.135 yılında yapılmış, 15 metre yüksekliğinde tek bir salondan oluşuyor, Ön cephe kolonları arasında yer alan 4 kadın heykeli " Akıl ", " Kader ",İlim " ve " Erdem " öğelerini sembolize etmekte. Bu heykellerin orijinalleri Viyana Müzesi’nde bulunmakta imiş. Parşömen ruloların,kitaplıkta nemden etkilenmemesi için iki tarafı tuğladan örülmüş kapalı raflarda korundukları belirtiliyor.

liman yolu,

Büyük tiyatro,
Küretler caddesinden celsus kitaplığı çok güzel görünüyor.
Yedi Uyurlar; tarihi çağlarda yaşamış, Yamliha, Mekselina, Meslina, Mernuş, Debernuş, Saznuş ve çoban Kefeştatyus isimli yedi gencin başından geçen mucizevî bir olayı anlatır. Yedi Uyurlar mucizesi Kuran’ın 110 ayetten meydana gelen Kehf Suresinde (18.sure) 8 ile 25. ayetleri arasında anlatılır.

Yedi Uyurlar öyküsüne göre, çok tanrılı dinin hüküm sürdüğü kentte yedi genç adam Hıristiyanlığa ve tek tanrıya inanmışlar. O sırada yöreyi yöneten zalim kral tebasının tüm dinsel özgürlüğünü sıkı kontrol altına almış, bu baskıdan kurtulmak için çare arayan gençler bir mağaraya sığınmışlar, orada uykuya dalmışlar ve 309 yıl uyumuşlar, günümüzde yedi gencin mezarı Efes antik kentinin dışında doğuya doğru sapan yolun sonunda bulunmakta.
İzmir ili Selçuk ilçesine 9 km. uzaklıkta, 420 m. yükseklikteki Bülbül Dağı üzerinde bulunan Meryem Ana Kilisesi ve evi ;
Hz. İsa’nın ölümünden sonra Aziz Jean tarafından Hz. Meryem’in buraya getirildiğine inanılmış,
Papa 23.Johannes 1961 yılında burasını bir haç yeri olarak ilan etmiş.

Yolumuz Şirince Köyüne de uğradı Önceleri adı Çirkince denmiş ama bence Şirince;

İzmir/Selçuk'a 8 km.uzaklıkta bulunan bu rum köyü 1923'te Türk-Yunanistan nüfus mübadelesi sonucu bir Türk köyü haline gelmiş, zeytin, üzüm ve incir yoğun bir şekilde üretilmekte ve işlenmekte. Köyden aldığımız taş sıkma sızma zeytinyağı sabah kahvaltısı için çok lezzetli ve hafif.


Bu arada unutmadan Selçuk'tan Kuşadasına yönelen yolda Emekli Öğretmen Ayhan Çetin ve Eşinin hazırladıkları Maket köyü belirtmeden geçemeyeceğim. Eğer yolunuz Selçuk'a düşerse mutlaka ziyaret edin. İncelikle hazırlanmış maketlerin bahçeden başlayarak ve en inceleri (kapalı ortamdaki) minyatür köy hayatı canlandırmaları muhteşem. Maket Köy hakkında bilgi alayım derken Sayın Muzaffer CELLEK'in blogunda çok güzel bir yazısına ulaştım. Kendisini de kutluyorum. Maket Köy ile ilgili yazısını okursanız maket köyü canlı bir şekilde anlattığını göreceksiniz. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=56265

Bornova'da açılan alış veriş merkezi forum Bornova açık bir alana kurulmuş ve mağazalar tek katlı olarak hazırlanmış, hem rahat geziliyor, hem de oluşturulmuş minik havuzların kenarında serinleyebiliyorsunuz.

Gelinciklerle süslü tren yolumuzdan dönerken birçok yer gezmiş olmamıza rağmen, yorgunlumuz az oldu. Bunda gördüğümüz yerlere olan merakımız etkili diye düşünüyorum. Bir dahaki gezide görüşmek üzere...

21 Mayıs 2008
nilüferçiçeği

Mutlu bir yaşam, kendi doğası ile uyumlu olandır.

Seneca