23 Nisan 2008 Çarşamba

19 Nisan 2008 Cumartesi


Dostum, olan olmuş, vahlanma boşuna;
Dünyayı kara zindan etme başına,
Yaşamana bak, elinden tek gelen bu;
Olacakları
danışan varmı sana

Hayyam

12 Nisan 2008 Cumartesi

ŞİFALI BİR BİTKİ

Bursa'da Cumalıkızık Köyü'ne gitmiştik. Son zamanlarda ünlenmiş bu köy, diziler çevriliyormuş burda. Evleri pek güzel, sokakları şirin mi şirin.


Büyük çakıl taşlarından arnavut kaldırımları var. Ordayken yağmur yağıyordu. Hemen o geniş ahşap kapılı evlerden birine girdik. Tandır ekmeği kokuyordu. Hanımlar sağ tarafta gözleme yapıyorlar. Beyler çay servis ediyorlardı.

Yemek yemek amacıyla girmemiştik ama mis gibi ekmek kokuları, billur çaylar ilgimizi çekti. Çay eşliğinde gözleme yedik.

Yağmur biraz diner gibi oldu. Çıktık dışarı köyün hanımları tezgahlar kurmuşlar, ev reçelleri, ekmekler, tarhana, erişte ve yörede yetişen ilkbahar mevsimine ait bitkileri hem tanıtıp hem de satıyorlardı.

Herkes ilgisini çeken ürünü aldı. Benim de ilgimi yemyeşil ve tazece duran ısırgan otu çekti.
Çok faydalı bir bitki olduğunu duymuştum. Ama nasıl pişirileceğini bilmiyordum. Sordum. Yemeği de salatası da oluyor dediler.

Ankara'ya döndükten sonra aldığım bu sebzeyi yıkadım. İnsanın elini dalıyor biraz. Eğer dayanamam diyorsanız eldiven giyip yıkayın, lakin romatizma ve gut hastaları eğer ellerinde ağrı şikayetleri varsa eldiven giymesinler çünkü sızılarına çok iyi geliyor. Deneyerek öğrendik.

Yıkayıp ayıklanan ısırganı çok az haşlıyorsunuz. Diğer taraftan zeytinyağında bir baş soğanı pembeleştirip, biraz da salça ekleyip üzerine haşlayıp tekrar doğradığınız (iriyse) ısırganı bırakıyorsunuz. Sonra istediğiniz adet yumurtayı çırpıp üzerine barıkıp harlı ateşte yumurtalar dağılacak şekilde pişiriyorsunuz.

Haşladığımız suyu içebilir ya da çorbalara katabiliriz. Üstelik çok lezzetli.

Isırgan otu kavurmasını da afiyetle yiyorsunuz. Çok lezzetli ve yararlı olduğunu daha sonra araştırdım. Kanı temizlemek, kan yapmak, iltihaplı hastalıklarda haşlayıp suyunu içmek faydalıymış.

Bir arkadaşım da kayınvalidesine kanser sonrası kemoterapiden sonra vücudun kuvvetlenmesi için tohumlarını balla karıştırıp yedirmiş. Sonuç çok başarılıymış, yurdumuzun bu güzel bitkisini tanıyalım ve kullanalım. Faydasından başka zararı olmadığını düşünüyorum.

Afiyet olsun.

8 Nisan 2008 Salı

BURSA’DA ZAMAN

Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene।

Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından

Billur bir avize Bursa'da zaman,


Eveet, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Bursa'yı anlatan bu güzel şiiri bizi Bursa'da gezdirdi. Osmanlının kuruluşu,tarih ve doğa güzellikleri karşıladı bizleri. Büyük çınar ağaçları, Hacı İvaz ve Karagöz, Uludağ biz büyük şehrin insanlarına oksijen dopingi oldu.

Bursa kadar yıllık çınarlar onları dikip yetiştirmiş atalarımızdan yadigar hala yaşamak için köklerini uzatıyorlar toprağa

Bir yanda nüktedan tavırlarıyla halkın sevgisini kazanmış Hacivat-Karagöz hala yaşıyor sanki orada.



Yeşil Cami'nin adını aldığı çinileri gözlerimizi kamaştırıyor, ne zengin bir kültürümüz var demekten kendimizi alamıyoruz



Uludağ ise bize Nisan ayında kayak keyfini yaşatıyor. Hava ılık, güneş var, ve bembeyaz karlar ellerinizde. Bir mucize yaşadığınızı sanıp gözlerinizi kapatıyorsunuz, açtığınızda mucize hala devam ediyor.


Emir Sultan Türbesini, Ulu Camiyi, Tophanedeki saat kulesini ve oradan Bursa'nın kuşbakışı görünüşünü,
Yeşil Türbeyi, Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin türbelerini görüp ne "güzel bir ülkede yaşıyorum" diyebilmek çok güzel bir duyguymuş,

Sizlerin de görmeniz dileğiyle...

nilüfer çiçeği-05-06 Nisan 2008

1 Nisan 2008 Salı

ÖĞRENMESEYDİM,


Ağıtlar yakar ağlardım,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Seni nasıl sevdiğime şaşırmazdım,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Anneme babama olan ömürlük sevgimi farketmezdim,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Yazgıya isyanım olurdun,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Hapislerden kaçışım olurdun,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Vatanımın sınırı olurdun, korurdum bir ömür,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Ağzımda sözüm, yaprağımda dalım olurdun,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Sevmediğim insanları sevmediğimi anlamazdım,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

Sıradan olurdum ben de DİĞERLERİ gibi,
Sevmek bana MAHZUN DURMAYI öğretmeseydi.

VE "SEVMEK CANIMI ACITMASAYDI"

BU SATIRLARI YAZMAZDIM.

31.03.2008-23:30-nilüfer çiçeği