26 Eylül 2007 Çarşamba

İLETMEDİKLERİMİZ

Biraz sana dön, anlatmak istediklerinin ne kadarını söyledin. Hepsini mi?, Yarısını mı?, ya da pek azını mı?

İşte ben pek azını söyledim, uzunca zaman. Üzüldüysem yüzümden belli olur, belki de hiç söylemezdim karış tarafa,

Ağladıysam belli etmezdim,

Sinirlendiysem sıkardım dişimi,

Yoksulsam elimde olmayanlardan, istemezdim hiç,

Darıldıysam birine, kendi köşeme giderdim,

Affettiysem bilmezdi kimse bunu,


İşte bu ve buna benzer birçok küçük hikaye...

İletmediklerim BENİ (BEN) olarak tanıtmadı. Ne zaman ki, sıkıldım bu durumdan ve mutlu da olmadım.

Meğer ne zormuş paylaşmamak, iletmemek, söylememek,

paylaşınca anladım. Söyleyince rahatladım. İletince BENİ ANLADILAR.

Şimdi mutlu mutlu gülümsüyorum. Niye mi, paylaştığım için, ve en önemlisi beni dinledikleri ve anladıkları için.

Siz de anlatın kendinizi, paylaşın yaşadıklarınızı, söyleyin üzüntülerinizi & sevinçlerinizi. Paylaştıkça insan İNSAN olmanın muhteşemliğini anlıyor. Hepimizin anlamaktan ziyade karşılıklı anlaşılmaya ihtiyacı var. Herşeyi anladığını düşününce insan bir kişilik mutlu oluyor. Ya anlaşıldığını hissederse bütün insanlardan, BÜTÜN İNSANLAR kadar mutlu oluyor.

Bütün insanların farklı, bütün insanların özel, bütün insanların muhteşem ve mucizevi olduğunu görmek istiyorsanız EVET İSTİYORSANIZ!

Paylaşıma açık olun. Siz bir güzelliği paylaşmak için ağzınızı açtığınızda, diğeri bir başkasını anlatacak size, biri derdini mi açtı, kulak verin ona, belki aynı yoldan siz de geçtiniz. Yolu anlatın ona, bildiğiniz kadar. Ne rahatlayacak ummazsınız bile.

Bir fayda mı buldunuz. Paylaşın. Belki sizin gibi niceleri vardır. Bu FAYDA'dan faydalanması gereken.



Evet şimdilik HOŞÇAKALIN.


Görüşmek Ümidiyle...

Hiç yorum yok: