20 Kasım 2007 Salı

İÇİMDEKİ ÇOCUĞU BÜYÜTEMEDİM !


Ne zaman durgun bir hayata geçip rahat etsem, içimdeki şımarık çocuk çıkıyor günyüzüne, sırnaşık bir kedi gibi ayaklarıma dolanıp, bütün şirinliğiyle yüzüme bakıp yeni birşeyler yapmak için izin istiyor benden.

Ne bileyim, onla yaşamak güzel, ne zaman kendi kendimi mutsuz ve durgun hissettiğimde karşıma çıksa, ne yapıp edip beni mutlu ediyor, ne yazık ki olayların başını düşünen bu çocuk sonunu düşünmüyor işlerin nedense...

Tam bir tepki vereceğim, içimdeki çocuk çıkıyor, kızacaksam gülüyorum, konuşmayacaksam oturup binbir espriyi peş peşe sıralıyorum. Yaptıklarımın farkına varıp ona kızacak oluyorum, ne yapıyor biliyor musunuz ? Seni yalnız bırakırım BAK MUTSUZ OLURSUN! diyor. HADİ İSTERSEN BIRAK,

Siz de içinizdeki çocuğu dinliyor musunuz, ya onu dinleyip kendinizden beklemediğiniz yaramazlıklar yapıyor musunuz.

Abant gezisindeyidim. Gölün kenarına kurulmuş ahşap piknik masalarına oturmuş aşçımızın bizim için hazırladığı yiyecekleri bekliyorduk. Bu arada bol yeşillikli salatalarımızı tuz ve limonla yemeye hazırlıyor, ayranlarımızı bardaklarımıza dolduruyorduk. Neva adlı grubumuzun minik güzel ve şirin kızı da etrafımızda dolanıyor çeşit çeşit oyunlarıyla bizim ilgimizi üzerine çekmeye çalışıyordu. Sonbaharın açık kahve sıcaklığıya gözlerimiz yerlere uçuşan yapraklara bakıyor, güneşin göz kırpışlarını bir karnavala benzetiyorduk. Hepimiz soğuktan üşümüş ve gelecek yiyeceğimizin sabırsız telaşı içindeyken Neva'nın kucağında solmuş yapraklarla yanımıza yaklaştığını gördüm. Aklımdan geçeni yapacağını sezinler sezinlemez, içimdeki çocuk da Neva ile birlikte kollarını açtı. Kucağındaki yapraklar masamıza, salatalarımızın yanına, ayran bardaklarının dibini düştü, Onla birlikte bir kahkaha da ben attım. Kimse kızamadı bile, üstelik o küçük kucağındaki bi dolu yaprak da kimsenin yiyeceğine gelmedi. Şayet gelseydi bile ona asla birşey demeyecektik. Zaten bizi ölçer gibi durdu ve baktı. Hep bir ağızdan "doğa temizdir" dedik. Neva durur mu bunun üzerine tekrar gitti ağaçların dibine, peşinden de anneannesi, bizim yanımıza getirmedi Neva'yı ama başından aşağıya da gazelleri döktürdü.


İşte böyle, bazen kendi hayatımın üzerinden gazelleri döküveriyorum. Neş'eyle başladığım oyunuma, hüzün kuşları uğruyor ara sıra, yine de şımarıklıktan geri kalmıyor ruhum, bilmem ne zaman büyüyeceğim...


Hiç yorum yok: